Hayat bazen size de biriktirmekle ve sahip olduğunuz ıvır zıvırı istiflemekle geçiyormuş gibi geliyor mu? Kıyafetler, ayakkabılar, çantalar, çarşaflar, çoraplar, bardaklar; gezilerden hatıra müze giriş biletleri, yemeği sevilen bir restoranın peçetesi, özel bir akşamın şarap mantarı; kağıtlara unutulmasın diye yazılmış düşünceler, alıntılar,notlar; fotoğraflar, kaset, mp3, cd, podcast; bir şey taşımak için tekrar lazım olur diye bir kenara konan renk renk, boy boy karton alış veriş poşetleri; dergiler, gazete küpürleri, kitaplar, defterler; takılar, kozmetikler, saç tokaları, çengelli iğneler… Bir kısmı mevsim geçişlerinde, bir kısmı haftalık temizlikte, bir kısmı hasta olup eve tıkılınca bir film izlesem mi dediğimizde, bir kısmı aradığımız bir kitabı bulamadığımızda, bir kısmı evi taşırken, bir kısmı sanırım yaşlılık günlerinde, bir kısmı da belki bizden sonrakilerce elden geçirilip tutulan, verilen, çöpe atılan, istiflenmeye devam eden, tasnif edilip düzene sokulan bir sürü “şey”. Elle tutulur ıvır zıvırlar bir yana, dijital teknolojiyle birlikte epey bir elle tutulmaz “şey” de biriktirmişim. Her iş değiştirişimde CDlere kaydedilip, o bilgisayardan bu bilgisayara dolaşan fotoğraflarım, mektup saydığım eş dost e-postaları, resmi kurumlarla yazışmalarım, bir yazıya eklenir diye yazıp sakladığım envai konuda “word” dosyası, elimin altında bulunsun diye biriktirdiğim şiirler… Çocukken dinlediğim üç kuzunun masalındaki gibi: ormanda oyuna dalan kara kuzu havanın karardığını fark edince, evin yolunu bulamam sabah giderim diye kendine çerden çöpten bir kulübe yapmış; gece olmuş, kapı çalmış. Zavallı kara kuzu ve güvendiği çerden çöpten hayatı…
Kafka: “Zenginlik nedir ki? Kimi için eski bir gömlek, zenginliktir. Kimi de on milyonuyla yoksuldur. Zenginlik, baştan aşağı görece ve yetersiz bir şeydir. Temel bakımdan, sadece özel bir durumdur. Zenginlik, kişinin elinde bulunan şeylere ve ele geçireceği yeni şeylere bağlılığı demektir. Yeni yeni bağımlılıklar demektir. Maddeleşmiş güvensizliktir sadece.” Kafka ile Konuşmalar, Gustav Janouch / Çeviri: A. Turan Oflazoğlu, İz yayıncılık
…
Parlak gümüş üstüne cam göbeği mavisi işlemelerle bezeli; yakından bakanın mavinin içinde asma yaprakları, üzüm salkımları, mine çiçekleri, karıncalar ve hayal gücünün sınırlarına göre pek çok başka şeyi göreceği sihirli lambayı, haftasonu dileklerimiz için ovuşturmaya başlamalı. Ben, yasemin, hanımeli, ıhlamur kokusu; yeşillikler, boğazın mavisi, sokaklar; uzun sabah kahvaltıları, şen kahkahalı kahve sohbetleri, hayaller ve dileklerin paylaşıldığı doğum günü kutlaması, yukardaki ıvır zıvırın bir kısmını eleme tasnif etme işi, yasemin kokulu balkonda gece serinliği; pamuk prenses ve elli cüce, yeğenler, sevgilim İstanbul, arkadaşlar ve cinin süprizlerini diliyorum. Peki ya siz?
Görsel: Londra Saatchi Galeri’de sergilenen bir eserin fotoğrafı
Reklamlar
cümölelerin dans ediyor gibi kıvrak ve uzun uzun insanı tekıp kuyruğuna götürüyor, uçuruyor. Çok zevk aldım okumaktan.. çoklar yaşa canım arkadaşım
Canımm, beğenmene ve keyifle okumana çok sevindim ;)